Pazartesi, Aralık 28

Coca Cola and Pepsi

1 kişi tuzlamış
Evet, bana göre uzun bir aradan sonra yeniden buradayım, ve oldukça tepki çekebilecek bir yazıyla ton balıklı hayatıma devam ediyorum.

Dünya sektöründe birçok kola firması var, bildiğimiz ya da bilmediğimiz, bazen sadece yerel üretim yapan, belki de bazen dünyaya açılmaya çalışıp patlayan birçok kola üreticisi firma var. Ama tabii ki bu alanda iki dünya devi var ki, aralarına bir üçüncünün girmesi mümkün gözükmüyor, ve bunlar da tabii ki Coca Cola ile Pepsi.




Herkes ortalarda "Ben Pepsi severim Coca Cola hoşuma gitmiyor" ya da "Abi Pepsi varsa ben içmem kusura bakma madem öyle başka bir şey içeyim" gibi şeyler söyleyerek dolaşıyor. Ben bunu gerçekten anlayamıyorum, yaklaşık 16 yıllık kola kariyerimde hiçbir zaman Pepsi ile Coca Cola arasındaki "Ötekini içmem" dedirtecek tat farkını algılayamadım. Hatta genel olarak "Ben Pepsi içmem" denildiği için (bir de bu bir marifetmiş gibi söylendiği için) büyük şaşkınlık içerisindeyim, çünkü ağızda daha hoş bir tat bırakan içecek Pepsi bana göre.

Zaten son yıllarda yaptıklarıyla iki firmada kolanın tabiri caizse ağzına sıçtı. Light'dı Max'di Zero'ydu Blue'ydu cartdı curtdu derken adı "kola" olan bir ürünün 70 farklı çeşidini yaptılar.




Bence boşverin bunları, Tab Türkiye'ye de gelsin (gerçi artık enerji içeceği oldu ama hala eski kola hali duruyor diye biliyorum), herkes Tab içsin, Coca Cola da açık ara farkla dünyanın en iyi kolasını yapmakla övünsün, Pepsi'de Mountain Dew ile yoluna devam etsin. Çünkü tadının gerçekten farklı güzellikte olduğuna inandığım tek kola Tab. Denemeyenlere bir şekilde bulup denemelerini tavsiye ederim.

Salı, Aralık 22

Dreams, dreams, dreams..

0kişi tuzlamış
Gerçekleştirilemeyen o kadar çok hayal var ki..



Geçen gün biraz düşündüm de, insan zamanla benliğinden vazgeçiyor, çoğu kişi "ruh orospusu" diyebileceğimiz bir şey oluyor aslında. Herkese söylenen aynı sözler, ve daha önce başkalarına söylendiği için değerini yitiren kelimeler..

Hayat seni buna mecbur kılmıyor, insanların hayatına çok fazla kişi girebilir, çok fazla aşk çok fazla duygu hissedilebilir, ama kelimeler daima yetersiz ve az sayıda kalıyor hissetmeyi başardıktan sonra.

Kelimelerin yetersizliğini yetersiz kelimelerle anlatmak

İnsanlar hayal ediyor, yapmak istiyor, söz veriyor.. Eskiden neler hayal ettiğimi düşündüm, neler istediğimi. Ne çabuk değişmiş istekler, insanlar, ne çabuk yön değiştirmiş hayatlar, sevgiler, farkına bile varamamışım vazgeçtiğim kişinin "ben" olduğunun.

En çok garibime giden de hissedilenlerin unutulabilmesi. Ben de yaptım, çok yaptım hatta, nasıl başarıldığını hala bilmiyorum, nasıl başarabildiğimi de hala bilmiyorum, şu anda hissettiklerimin hiçbir zaman geçmesini istemiyorum mesela, ama eskiden hissederken hiç bitmeyeceğini düşünürdüm, şimdi sadece kaybetmekten korkuyorum öyle hissetmek yerine..

Ama yine de düşünüyorum da, insanın hayatta istediğini elde etmesi kolay, yeter ki bunun için ağlamak yerine kendini bilip ona göre hareket etsin. Sen hayatında olanlardan mutlu olmayı bildikten sonra seni mutlu etmeyi bilen bir şeyleri yakalayacak görüş açısına kavuşuyorsun ve mutluluğu kendine çekiyorsun. Test edildi, onaylandı =)

Cumartesi, Aralık 19

Kissing under the rain

1 kişi tuzlamış
Saat 2 gibi dışarı çıktım, altımda pijama altı, üstümde kısa kollu tişört ve gömlek, elimde bir bardak kola.. Birileri kavga edecekmiş 16-17 yaşlarında devasa bir çocuk, 25-26 yaşlarında birisine kafa tutuyor, ailesi gelmiş çocuğun onu eve götürmeye çalışıyorlar. O yüzden çıkmıştım aslında, çocuğa bir şeyler derim belki diye, içeriden görünen, sadece dışarıda yağmur yağdığıydı, fakat dışarı çıkınca umursamadım, hava o kadar güzeldi ki..

Yürüdüm biraz, Barbaros Bulvarı'nın kenarına kadar geldim, hızla geçen arabalara baktım, tepemdeki ışığa doğru baktım, bana doğru gelen kar taneciklerini aydınlatıyordu, o kadar güzel bir manzaraydı ki..

Ankara'ya geldiğim günü düşündüm, Bahçeli Leman Kültür'e gitmiştik, oradan çıktıktan sonra girdiğimiz sokakta birbirimizi öperken bir anda yağmur yağmaya başladı, ve ben, hayatımda ilk kez, yağmurun altında sevdiğim kadını öptüm. Hâlâ düşündükçe o anın içinde kayboluyorum, yağmur damlaları suratıma vuruyor, elini yüzümde hissediyorum..

Hayat bir lunapark, tek yapman gereken kamikazeden korkmamak.

Cuma, Aralık 18

Long Island

0kişi tuzlamış
Geçtiğimiz günlerde decimaTion (Call of Duty 2 takımım) tayfası olarak Küçük Beyoğlu'nda buluştuk. Benim doğal olarak çok feci (yaklaşık olarak 7 saat falan) geç kaldığım buluşmaya vardığımda zaten herkes içtiğini içmiş durumdaydı. Şans eseri (!) BC'de oradaydı onunla da barışmış olduk bu vesileyle.




Ben her zaman yaptığım gibi Long Island istedim Küçük Beyoğlu'na gittiğimizde. İlk Kaanla beraberken içmiştim, Long Island günü vardı, ben Kaan ve Arda beraber gidip üçümüz de içmiştik, orada yarattığı etkiyle sürekli içtiğim bir şey haline geldi. Gerçi KB'ye de sırf Kaanla giderim normalde ama bu sefer de ben seni aldattım kanka sori.

Ben Long Island isteyince bütün tayfa (öhöm; Selçuk, Sarper, İlker, Furkan, Serkut, Ethem) şaşırarak ne olduğuna baktı, ben onu içtikten sonra da kalktık. Aradan günler geçti, herkes Sakarya'ya gitti ben çalışmak zorunda olduğum için gidemedim falan. Sonra biraz önce Selçuk bana efsane bir olay anlattı, bakınız aşağıda kendisi;

Sakarya'da okuyan Selçuk, gittiği barın içki portföyünün ne kadar geniş olduğunu öğrenmek üzere Long Island'ı hatırlar ve barmenden ister, Zıbar isimli efsane barımızın barmeni Selçuk'a cevap verir; "Abi bir bakayım şarkı listesine, varsa çalarım"

Selçuk'un bunu anlatmasıyla son 30 dakikadır falan yarılmış durumdayım.

Bilmeyenler için, bu bahsettiğimiz içki Long Island Iced Tea olarak geçer, Ice Tea ile zerre kadar alakası yoktur, içindeki malzemeler ise mekana göre değişiklik gösterse de genel olarak; Rom, Cin, Tekila, Vodka, Şeker, Portakal aromalı bir malzeme (Bazen Fanta, bazen Triple Sec, bazen portakal nektarı), Limon, ve Kola'dır, nadiren Viski de içerebilir.

Not: İçki kültürüm geniş değil, sadece içtiğim kadarıyla biliyorum =)

Perşembe, Aralık 17

Bad Day

1 kişi tuzlamış
Daniel Powter tabii ki.. Ama bu kötü bir günün hikayesi değil, aslında şarkıyı ve klibi çok sevdiğim için bu başlığı attım, çünkü bu bana bizi hatırlatıyor..




Biz salaklar.

Sevgi dolu, sevgili doluyum bugünlerde. Ama yanlış anlaşılmasın, bir tek sevgilim var, ve tek bir sevgilim var, aynı zamanda ne gariptir ki aşığım, ve aslında şu an yazmayı planladığım hiçbir şey aklıma gelmiyor.

Son 1 senedir hayatın bir anlamı yoktu benim için, yaşayıp gidiyordum, iyi bir işim, sevdiğim bir kız arkadaşım, arabam, evim, gerçekleştirdiğim hayallerim olsa ne farkederdi ki, ki çoğuna da sahiptim ya da gerçekten istesem yapabileceğim şeylerdi, yani bütün bunlara sahip olsam da, hayatın ne anlamı vardı ki? Elinde olan her şey ile yaşayıp gidiyordun, ve her şeye sahiptin zaten, bir heyecan yoktu, fazlası yoktu, istek yoktu içimde. Melankolik değil bu yazdıklarım, ya da bir isyan değil, bunalımla alakası yok, çok mutluydum, sadece, bir amaç göremiyordum önümde.

Ama çok kısa bir süre önce, bütün bunlar değişti. Şimdi harflere sığamadığım bir hayatı yaşıyorum, kelime haznemin eksilere düştüğü, tek bir "anlamın" bana yettiği..

Birkaç gündür Ankara'dayım, nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde hayatımı ikiye ayırmış durumdayım. Bir tarafta hayatta yaşadığım yer olan İstanbul, ve diğer tarafta Ankara'da yaşadığım yer olan hayat..

A kiss to change

Salakça, ama ölmekten korkar oldum. En korkmadığım şeydi halbuki, yaşayıp ölecektim, çünkü "yaşayıp" ölecektim, fakat şimdi ne kadar yaşarsam yaşayayım az kalacakmış gibi geliyor bana. Her kaybedilen insanın yeri dolar, illa ki bir şekilde dolar, çünkü hayatta insandan bol bir şey yok, tek sorun "the right one" olanların çat diye bulunamaması. Her insan için sadece bir tane "Mr/Ms Right One" olduğuna inanmıyorum, birçok doğru insan olabilir herkes için, çünkü bunlar insanın kendisini nasıl geliştirdiğiyle alakalı. Ama şimdi, her insanın yerinin dolacağını bile bile, ve kaybedilen kimse için ölmemek gerektiğini bile bile, kaybetmekten korkuyorum, ve yerinin dolmasına gerek kalmasını istemiyorum. Aşığım, ve biliyorum ki, bu değişim tek taraflı değil.

Artık her şeyi yapmak için çok daha fazla şevkim var. Çok yorgunum, ve başarısız olursam bitecekmişim gibi hissediyorum, ama olmayacağımı biliyorum, nasıl olduğu önemsiz, I'm feeling it!

My life is orange but I'm green.

Salı, Aralık 1

Heaven & hell came crashing down

2kişi tuzlamış
It was beautiful, and so terrible.
 

Bir makarna blog tutarsa © 2009

PSD to Blogger Templates realized by OOruc.com & PSD Theme designed by PSDThemes.com