Çarşamba, Ekim 13

From past #1

0kişi tuzlamış
Neredeyse 2 sene önce yazmışım bu yazıyı, ama o günden bugüne hiçbir şey değişmedi.

Sokakta dolaşırken kendimi garip hissediyorum artık. Hem inanılmaz bir güven geliyor kendime, hem de suçlu hissediyorum bir yandan.

Hem gözgöze geldiğim kızlar gözlerini benden almadan ölümüne bakıyorlar, hem de yanında sevgilisi olan çocuklar sanki biraz sonra kız arkadaşları onları bırakıp benim yanıma gelecekmiş gibi bir garipleşiyorlar beni görünce. Çok basit bir şey olsa da bu anlattığım, artık içimde bir savunma mekanizması oluşmuş durumda, ister istemez korkuyorum yine birilerini birilerinden mi ayıracağım diye. Bu aralar etrafa öyle bir enerji yayıyorum ki, bu enerjiyi başkalarına hissettirebildiğimi ben bile hissedebiliyorum.

Ama biliyorum, aslında hep yalnızlıktan oluyor bunlar. İçimdeki çelişkilerden kurtulamıyorum bir türlü. Bu kalabalık ve içinde dinlenemediğim hayatımdan sıkılmaya başladım. Bahane olarak gösterip de kaçabileceğim o kadar çok şey var ki. Hala neden kaçmadığımı merak ediyorum.

Kalbim bazen öyle büyüyor ki içeride, kusuyorum dışarı. Aslında bana acı veren hiç bir şey yok, ama ben sanki öyleymiş gibi davranıyorum, kandırıyorum herkesi, hepinizi. Benim için o kadar kolay ki sevdiğim bir şeyi bırakmak, sadece O'nu sevmeyi sevdiğim için "nasılsa canım sıkıldığında bırakacağım" diye düşündüğüm için bırakmıyorum çoğu zaman.

Kendine yetmek komik bir olay. Kimse kendine yetmez, yok öyle bir gerçek, öyle bir dünya yok. Dünyadaki herkes bir şeylere, birilerine muhtaç, en kötü ihtimalle aç kalmamak için bir hayvana, bir bitkiye ihtiyacımız var. Ama bu saçma bir örnek, hepimizin sevgiye ihtiyacı var, başını kaşımaya vakti olmayanların bile.

Kendime yetiyorum demeyeceğim o yüzden, kendime yetmiyorum, ben başkalarıyla varım, ben başkalarıyla yaşıyorum, sevdiğim insanlar olmadan, ve beni seven insanlar olmadan, ben bir hiçim. Tamam, başkaları için bu kadar derin olmayabilir, ama benim için böyle. Bana karşı çok fazla şey hissedilmiş olabilir, ama hissettirmek konusunda her zaman bir başarısızlık vardı ortada, belki de benden kaynaklıdır.

Ben kendimi çok eksik hissediyorum, geri döndüremeyeceğim o kadar çok şey yaşadım ki. Ve aslında yaşadıklarım o kadar az ki çoğu insanla kıyaslayınca. Hatta neredeyse hiç. Yine de, hayatımda daha çok değer verdiğim insanlar olacağını düşündükçe, başkalarına "beni yaşama" fırsatını verdiğim için üzülüyorum. Bu yaptığım biraz kendini beğenmişlik olsa da öyle. Çünkü ben bugüne kadar kimseye "öylesine" dokunmadım, kimseyi "öylesine" öpmedim, kimseyle "mecbur" hissettiğim için, ya da "olsun" diye bir şey yapmadım. Zaten bu yüzden ruhuna ve/veya kendisine dokunduğum insanları bu denli "bende" bırakıyorum.

Üzgünüm.
Hiç bir şey yapmadan yara aldığımdan daha fazla yaraladığım için üzgünüm.

Pazartesi, Ekim 11

Past in future

0kişi tuzlamış
İtiraf edeyim bu aralar vakit ayırasım yok, hevesim kaçtı yazasım yok. Aslında yazasım var, çok şey yazmak istiyorum, ama öyle üşeniyorum ki, ve öyle niteliksiz hissediyorum ki kendimi, kendi içimde yazma isteğimi çürüterek önlüyorum aklımdakileri.

Bazen insanlar geçmişte yaşadığımı zannediyor, çünkü ben hayatımdaki hiçbir şeyi silmiyorum, sevdiğim insanları sevmeyi, ve özlemeyi bırakmıyorum, ve eminim ki hayatımdaki bir başkası da böyle yapsa, ben de O'nun geçmişte yaşadığını zannederdim, dışarıdan böyle göstermek çok kolay, ama içeriden hiçbir şey bu kadar basit değil.

Geçmişte yaşadıklarım hayatımı oluşturuyor, beni oluşturuyor, "geçip gitmiş" olması önemli değil, "yaşanmış" olması önemli, çünkü insanın kişiliğini önce beyni, sonra da yaşadıkları ve yaşadıklarından aldıkları oluşturur. Herkes geçmişi sanki yok edilmesi gereken bir şeymiş gibi görüyor, halbuki geçmiş olmasa anlatacak neyimiz var ki?

Bu yüzden geçmişte sevdiğim ve kaybettiğim insanlar, hala hayatımın büyük bir parçasını oluşturuyor, hala hepsini çok seviyorum, ve hala hiçbirisini sevmeyi bırakmadım, bırakmayacağım da. Eğer bunun adı geçmişte yaşamaksa, ben geçmişte yaşıyorum, ama sorun şu ki, ben kaybettiklerime rağmen hiçbir zaman mutsuz olup isyan etmiyorum, çünkü asıl anlamsız ve kötü olan bu, "kendi yaşadıkların" yüzünden başkalarını suçlamak.

Bu yazım pek iyi olmadı, kendimi iyi hissetmiyorum pek, ama zaten uzun sürmez, biraz daha az üşenmeyi başarabilirsem, ellerim klavyenin üzerinden gitmez zaten, ama o zamana kadar eski yazılarımı yazmaya karar verdim, o yüzden burası pek boş kalmayacak.
 

Bir makarna blog tutarsa © 2009

PSD to Blogger Templates realized by OOruc.com & PSD Theme designed by PSDThemes.com